Büyük Yangın Söndü mü?

Aslolan, insandır. Hilkatin merkezinde o var, büyük imtihana giren o. Ya büyük dâvâyı kazanacak veya kaybedecek. Büyük dâvâ, ebedî saâdet. Kaybetmesi, sıfır noktasına dönmek değil; ebedî azaba düçar olması.

Dünya ve dünya hayatı, büyük imtihanın câri olduğu zemin. Sağını solundan farketmesiyle başlar, son nefeste biter. Kazanmış veya kaybetmiştir…

Kaybedeni bekleyen ebedî hüsran değil, azab ve ızdırab. Hiçbir şeyle, hiçbir şekilde telâfisi mümkün olmayan büyük kayıp.

Şefkat kahramanı büyük Üstad Hazret-i Bediüzzaman, onun için çığlık çığlığa feryad ediyor:

Bana, ‘Sen şuna buna niçin sataştın?‘ diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!” Ömrünü soluk soluğa bu yangını söndürmek için harcadı. Bütün dünya nimetlerini, zevk ve sefasını elinin tersiyle itmesi şefkat ve imanının eseri. Karşılığında kendisine dünyada Cehennemi yaşatanları bile kurtarmak için çırpınıp durdu.

Her şey gibi o büyük yangına da ülfet peyda ettik. Ya görmezlikten geliyoruz ya bir şehrâyin ateşiymiş gibi alkış tutuyoruz. Evladlarımızın çığlıkları, fıtratını kaybetmiş kulaklarımıza eğlence terennümleri gibi geliyor.

Oysa o yangın hiç sönmedi, yananlar hiç azalmadı. Aksine artan bir dehşetle devam ediyor. Devam ediyor, fakat biz alıştık, biz körleştik, biz sağırlaştık. Artık rahatsız etmiyor, olup biteni görmüyoruz, kaybedenlerin, uçurumdan düşenlerin çığlığını işitmiyoruz.

Sabbah’ın haşhaşilerine benzedik, Alamut’un arka bahçelerini haşhaşın uyuşturduğu dumanlı kafalarıyla Cennet vehmetmeleri gibi bir şey yaşadıklarımız. Uyuşturucumuz haşhaş sakızı değil, yüz yıllık Kamalizm afyonu. Ana maddesi, cehle mahkûmiyet. Eğitim, okumama ve düşünmeme üzerine kurulu. Yüz yıllık bir felâket bu. Devletin devamında ısrar ettiği bir tükeniş.

İntibah ne zaman? Olacak mı? Uyanacak mıyız? Temenni ediyorum ama emin değilim.

“Ümidvar olunuz…” diye başladığınızı duyar gibiyim. Zahmet etmeyiniz, biliyorum… Muktezasıyla amel etmediğimiz hiçbir hakikat beklenen neticeyi vermez.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

0
    0
    Sepetim
    Sepetiniz BoşMağazaya Geri Dön