Nurcuların Başka Kitab Okuması Yasak veya Günah mı?

Dün, kadim dostlarımdan Osman Okçu bana bir mikdar kitab göndermişti. Ben de, hem küçük bir teşekkür, hem de herhangi bir sebep tahtında ilgilenenlere bilgi kabilinden fotoğraflarını çekip bu sayfada paylaştım.

İlk yorum, kısa bir Nur metni olarak geldi. Metin şöyle:

“Risale-i Nur talebelerinin hasları olan sahip ve vârisleri ve haslarının hasları olan erkân ve esasları olan kardeşlerime bugünlerde vuku bulan bir hâdise münasebetiyle beyan ediyorum ki:


“Risale-i Nur, hakaik-i İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat’î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risale-i Nur’dadır. Evet, on beş sene yerine, on beş haftada Risale-i Nur o yolu kestirir, iman-ı hakikiye îsal eder.


“Bu fakir kardeşiniz yirmi seneden evvel, kesret-i mütalaa ile bazen bir günde bir cilt kitabı anlayarak mütalaa ederken yirmi seneye yakındır ki Kur’an ve Kur’an’dan gelen Resaili’n-Nur bana kâfi geliyorlardı. Bir tek kitaba muhtaç olmadım, başka kitapları yanımda bulundurmadım. Risale-i Nur çok mütenevvi hakaike dair olduğu halde, telifi zamanında, yirmi seneden beri ben muhtaç olmadım. Elbette siz, yirmi derece daha ziyade muhtaç olmamak lâzım gelir.


“Hem madem ben sizlere kanaat ettim ve ediyorum, başkalara bakmıyorum, meşgul olmuyorum. Siz dahi Risale-i Nur’a kanaat etmeniz lâzımdır, belki bu zamanda elzemdir.”

Kastamonu Lahikası

Metni iktibas eden mübarek Nur Talebesi bir kalemde Üstad’ı karşıma dikmiş, en hafif ifadesiyle kulağımı çektiriyordu. Daha önce, bu metne istinaden başkalarından da benzer ikaz ve itirazlarla karşılaştığım için gülümsedim. Kırk yıldır Nurları doğru okumuyor ve doğru anlamıyoruz, demekten yoruldum. Bir daha izah edeyim:

Risâle-i Nur’un her metin, her satırından alacağımız dersler vardır, şüphesiz. Ancak her dersin de bir mevkii, zamanı, muhatabı ve maksadı vardır. Mutlaklaştırır ve aklımıza gelen her yerde istimaline çalışırsak, yanlış olur.

Yukarıdaki metin de bu kabildendir.  Bir kere takdim cümlesi, muhatabların has bir kitle olduğunu ifade ediyor:

“Risale-i Nur talebelerinin hasları olan sahip ve vârisleri ve haslarının hasları olan erkân ve esasları olan kardeşlerime bugünlerde vuku bulan bir hâdise münasebetiyle beyan ediyorum ki:”

Sonra yazıldığı devirde mutlak bir rüçhaniyet kazanan, fakat müntesibleri çok az olan iman hizmeti mensublarını ikaz eden bu metnin asıl maksadı, imân hizmeti ki, daha çok akaid noktasından Nurlar’ın başka eserlere ihtiyaç bırakmadığını ifâde etmektedir.

Bunun dışına çıkar ve hayatın hemen her sahasına bakan bütün kitabları red ile yasaklama mânâsına alırsanız; bu, aklı mahcûb eder.

Bugün Nur talebelerinin kahir ekseriyeti mekteplerden geçiyor. Kimyadan fiziğe bir çok kitabı okuyorlar… Yasaklamak mı gerekiyor? Hemen hepsinin elinin altında internet var ve bir yığın bilgiyi buradan alıyorlar; yasaklayabilir misiniz? Sonra yasaklamak mı lâzım?

Bunları geçiniz, en basitinden bir ilmihal dersini Nurculara nasıl aldıracaksınız? Külliyat, ilmihâl kitabı mıdır? Fıkıh kitabı mıdır? Bütünüyle siyer midir? Külliyatın dışındaki bin yıllık İslâm irfânını hâvi bütün kitabları yakmamız mı, yasaklamamız mı lâzım? Ya bundan sonra, bizzat Üstad’ın yazılmasını istedikleri de dahil bütün gayretlerin önünü mü tıkayacağız?

Yapmayın kardeşim. İhata, muhakeme, muvazene ile yaşamalıyız.

İfrat ve tefrit iki düşman-ı habisdir, uzak durmak selâmetli yoldur.

25 Mart 2017
Hüseyin Yılmaz

“Nurcuların Başka Kitab Okuması Yasak veya Günah mı?” için 4 yorum

  1. Bazen okumalarımız ana metnin bazı kısımlarını karartarak okuma şeklinde olunca mana kayboluyor. Risale i Nur’ HAKAİK-İ İSLAMİYEYE dair ihtiyaçlara kâfi geliyor. Bu metnin bir kısmını kapatırsanız gittiğiniz nokta bağnazlık olur.

  2. Bunlara bakacak olursan bu değil bediüzzamanla başladı risale-i nur’da sanki bu dinin kutsal kitabı gibi haşa..

    Akıl tutulması yaşıyorlar.

    1. Tam öyle olmamakla birlikte, elem verici olduğu açık. Nur Talebeleri için haşa sümme Bediüzzaman Peygamber, Nurlar da Kelamullah değildir. Onun ve külliyatının şereflerini İslamiyet’e yaptığı ve yapmakta olduğu büyük hizmetten aldığını bilirler. İslâmiyet yoksa, Bediüzzaman ve eserinin de hiçbir değeri yoktur.

      İfrat ve tefritten uzak durmayı, vur demenin öldür demek olmadığını bilmeli ve yaşamalıyız. İfrata kaçan yorumunuzu neşretmemektense tavzih etmenin daha doğru olacağını düşündüm. Umarım hoş görürsünüz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

0
    0
    Sepetim
    Sepetiniz BoşMağazaya Geri Dön