Senden önce böye değildim… Senden önce her şey vardı… Her varlığın bir şekli, bir kokusu, bir sesi vardı… Hepsini kaybettim…Artık her şeyde sadece sen varsın. Nereye baksam sen, neyi koklasam sen, ne duysam senin sesin… Kâinatımı sen öldürdün. İkimizi başbaşa sen bıraktın…
Senden önce böyle değildim!.. Kendi kendime konuşup durmaz, Kays’ı kıskançlığından çatlatacak kadar sayıklamazdım. Hep seni sayıklıyorum, görenlerin acınan bakışlarına aldırmadan, farketmeden…
Senden önce böyle dipsiz kuyular gibi suskunluklarım da olmazdı… Bâzı demlerde bin yıl suyuna kova salınmamış eski kuyulara dönüyorum; sessiz, ölü… Bâzı demlerde yolcusu kalmamış, harabeleriyle ürperten eski bozkır Seray’larına…
Bâzen de bir yaylada unutulmuş tek başına bir mezar…
Artık senden öncesi yok, senden sonrası da olmayacak!…
***
“Elif Öğretmen’i okuduğumda Van’ın ücra bir köyünde öğretmendim. Onun yaşadıklarının çok benzerini yaşıyordum ve zaman zaman ümitsizliğe kapılıyordum. Elif Öğretmen benim için iyi bir rehber, bir rol model olmuştu. Yalnız kaldığım gecelerde hâlâ açıp açıp okurum. İtiraf edeyim ki Elif Öğretmen II/Kader adıyla yayınlanan devamını okumaya başlarken en büyük korkum Elif Öğretmen’in tadını vermeme ihtimaliydi.
“Endişemin yersiz olduğunu anlamam için beş on sayfa okumam yetti. Sanki Elif Öğretmen’den yıllar sonra okumuyordum da bir çay molası kadar ara verdikten sonra kaldığım yerden devam ediyordum. Göz yaşları içinde bitirdim ama hikâye bitmemişti. Keşke bitseydi, diyemiyorum çünkü bir boşluk kalacaktı içimde, yeniden okuma ümidim olmayacaktı. Şimdi ise devamını birkaç yıl beklemek gerekirse diye üzülüyorum. Lütfen çabuk yazınız.” (Selma Doğan)
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.